Ertuğrul Özkök: Narin’i kimin nerede öldürdüğünü ihbar eden gizli değil, açık bir tanıktı

Evet…

Öyle sanıldığı gibi gizli bir tanık değildi…

Açık, hatta apaçık bir tanıktı…

Bu yazdığım da atlatma bir haber değil, herkesin gözü önündeki apaçık bir haber…

Yıllarca önce ihbar etmişti bir insan Narin’i, kimin, nerede nasıl öldürdüğünü, nereye gömdüğünü… Apaçık söylemişti…

Yaşar Kemal ne demişti yıllar önce bize, hatırlayın

Büyük yazarımız rahmetli Yaşar Kemal’di o insan…

Bazılarımızın “Yaşar abisi…”

Ne demişti yıllar önce hepimize…

Aynen şöyle demişti:

“Bu ülkede dört şey olmayacaksın…

Kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı…”


Narin Güran

Narin’in bir avuç topraktan ibaret mezarına bakarken

Narin’in orada tek başına bırakılmış bir avuç mezarına bakarken bu ülkede 77 yıllık hayat yaşamış bir insan olarak son 10 yılım gözümün önünden geçti.

Gezi Parkı’nda kalan üç beş ağacı kurtarmak uğruna ölen çocukları hatırladım…

Önce ağaçları katlettik. Sonra ağaçları kurtarmaya çalışan çocukları…

Milletçe yaşadık.

Sonra kadınlarımız delik deşik edildi

Sonra sokaklarımız, evlerimiz kadına dar edildi.

Her gün şiddete uğrayan, suratına kezzap atılan, bıçakla delik değişik edilen, dövülen, terk edilen kadınlarımız…

Onu da milletçe yaşadık, yaşıyoruz…

Sonra sokak hayvanlarını öldürmek için kanun çıkardık

Sonra sıra sokak hayvanlarına geldi…

Sokakta hunharca öldürmek yetmedi…

Şimdi Meclis’imizden çıkan kanunla, kanuna uygun öldürmeye başladık.

Onu da milletçe yaşadık.

Ve sıra geldi bu ülkede çocuk olmanın kaderine

Ve şimdi Narin’i yaşıyoruz…

Yaşar Abi demişti.

Yıllar önce ne demişti…

Bu ülkede dört şey olmayacaksın.

Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı…

Onları olamazsın da ya geriye kalanı…

Geriye bir şey kalmıyor ki zaten…

İnsan da olmayacaksın…

Geriye kalan sosyal harabede insan olmak mümkün mü zaten…


Türk edebiyatının usta yazarı Yaşar Kemal, 2015 yılında hayatını kaybetti

Bu ülkede artık bana hiçbir şey diyemeyen üç laf

İşte o nedenle artık bu ülkede iktidarın ağzından düşüremediği üç kavram bana hiçbir şey demiyor…

“Milli hissiyat” mesela… Milli değerlerimiz, harsımız, ananelerimiz, örf ve geleneğimiz…

Hani altına sığınılarak konserler yasaklatılan, uğruna insanlar hapiste çürütülen, içi bomboş, dibi çürütülmüş laf salataları…

Mesela “milli ve yerli…”

Hani her türlü vasatlığa, hoyratlığa kamuflaj haline getirilen, içi bomboş bırakılmış biçare iki kelime…

“Anadolu irfanı” dediğimiz şey bu mu Allah aşkına?

Mesela “Anadolu irfanı…”

Neyin adı artık…

Son 23 yılda gördüğümüz, tanık olduğumuz her tür kötülüğe, günaha sessiz kalmanın…

Sırf “Alnı secdeye varıyor” diye göz göre göre gelen FETÖ kumpaslarına, zulmüne ortak olmanın…

Tarikat okullarındaki rezaletleri, sırf dindar kuruluşlara “halel gelmesin” diye işlenen günahları, yenlerin içinde saklamanın suç ortağı haline getirilmiş iki kelimecik…


Yaşar Kemal

Hangi günahların ambalajıdır bu üç kavram, bu laf salatası?

Adaletsizlikler, insan haklarının ayaklar altına alınması, hapislerde çürütülen aydınlar…

Hepsine önce “Yetmez ama evet, sonra kötü ama olsun” riyakârlığı ile hem sağır hem dilsiz kalmak…

Hiç sormadık kendimize…

Bu mudur o güzel Anadolu irfanı…

Yaşar Abi söylemişti…

Büyük Yaşar Kemal…

Gerçek Anadolu irfanının bozulmadan, yozlaşmadan önce yetiştirdiği o neslin evlatları demişti…

Bu ülkede dört şey olmayacaksın.

Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı…